GELENEKSEL TÜRK EDEBİYATI SUNU
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIMS1ucGh0N1NjMUE/edit?usp=sharing
DÜŞSEL-FANTASTİK ANLATIM
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIR1J3OWhEQ05GV3c/edit?usp=sharing
PRATİK DİL VE ANLATIM BİLGİLERİ
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIS1Z2d0lmYUVFQ1U/edit?usp=sharing
AÇIKLAYICI ANLATIM
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoISFI5WFZ0dW1qRG8/edit?usp=sharing
9.SINIFLAR DİL VE ANLATIM DERSİ 1.YAZILI SORULARI
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoITEo3YjMxWUs4clE/edit?usp=sharing
DENEME SINAVI
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIVTlPUDhNYy0xMHM/edit?usp=sharing
BİRYAY 10. Sınıflar Türk Edebiyatı ders kitabı etkinlikleri
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIWVE2QklTb1A0RDg/edit?usp=sharing
DERS KİTABI ETKİNLİKLERİ ZAMBAK 10.SINIF
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIZ3NNT0l2NG5YMmc/edit?usp=sharing
EDAT İLGEÇ SUNUSU
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIZW00Y2R0SUhramc/edit?usp=sharing
BELİRTEÇLER
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIZW91cXlFVjlHb0U/edit?usp=sharing
SÖZCÜK TÜRLERİ TEST
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIazJsbkFOWDN1Vk0/edit?usp=sharing
ÖĞRETİCİ ANLATIM
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIb0ZpNF80Q0tEbk0/edit?usp=sharing
KONU TESTLERİ
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIb3BIVlNjb1RnUTA/edit?usp=sharing
PARAGRAF NEDİR?
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIblNRVlBRanRtaWM/edit?usp=sharing
EDEBİYAT DİL VE ANLATIM HAKKINDA TOPLU SUNU-DERS NOTU
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIblhaYk9ld0ZHUlk/edit?usp=sharing
DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ-TİYATRONUN GELİŞİMİ
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIbzdfSGY5U0hLcUk/edit?usp=sharing
PRATİK EDEBİYAT BİLGİLERİ
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIcXF4elBCeUM3blU/edit?usp=sharing
ÖĞRETİCİ ANLATIM ÖZELLİKLERİ
https://docs.google.com/file/d/0BzdeD9lQFfoIcmttTjZQVWxMT2s/edit?usp=sharing
28 Eylül 2013 Cumartesi
13 Mayıs 2013 Pazartesi
EDEBİYAT DİL VE ANLATIM İLE İLGİLİ HER ŞEY
Edebiyat -Dil ve Anlatım dersi ile ilgili bugüne kadar yayımlanmış ve yeni belgeler - sunular - sınav soruları
21 Nisan 2013 Pazar
10. Sınıf Yazılı Soruları
10.sınıf 2.yazılı yoklama sınavı 2012-2013.docx
http://www38.zippyshare.com/v/37036182/file.html
TEVFİK SIRRI GÜR ANADOLU LİSESİ 10. sınıf dil ve anlatım 2012.docx
http://www38.zippyshare.com/v/79895611/file.html
http://www38.zippyshare.com/v/37036182/file.html
TEVFİK SIRRI GÜR ANADOLU LİSESİ 10. sınıf dil ve anlatım 2012.docx
http://www38.zippyshare.com/v/79895611/file.html
9. Sınıf Yazılı Soruları
DİL ANLATIM B GRUBU.docx
http://www39.zippyshare.com/v/41102512/file.html
DİL VE ANLATIM MART 9.SINIF.docx
http://www39.zippyshare.com/v/77893414/file.html
http://www39.zippyshare.com/v/41102512/file.html
DİL VE ANLATIM MART 9.SINIF.docx
http://www39.zippyshare.com/v/77893414/file.html
22 Mart 2013 Cuma
EDEBİYAT DİL VE ANLATIM YAZILI SORULARI
DİL ANLATIM B GRUBU.docx
http://www38.zippyshare.com/v/30060263/file.html
DİL VE ANLATIM MART 9.SINIF.docx
http://www70.zippyshare.com/v/24877891/file.html
TEVFİK SIRRI GÜR ANADOLU LİSESİ 10. sınıf dil ve anlatım 2012.docx
http://www51.zippyshare.com/v/96113255/file.html
10.sınıf 2.yazılı yoklama sınavı 2012-2013.docx
http://www29.zippyshare.com/v/26210170/file.html
http://www38.zippyshare.com/v/30060263/file.html
DİL VE ANLATIM MART 9.SINIF.docx
http://www70.zippyshare.com/v/24877891/file.html
TEVFİK SIRRI GÜR ANADOLU LİSESİ 10. sınıf dil ve anlatım 2012.docx
http://www51.zippyshare.com/v/96113255/file.html
10.sınıf 2.yazılı yoklama sınavı 2012-2013.docx
http://www29.zippyshare.com/v/26210170/file.html
10.SINIF EDEBİYAT - DİL VE ANLATIM SUNULARI
TASAVVUF.docx
http://www11.zippyshare.com/v/36565667/file.html
Orhun Abideleri.docx
http://www64.zippyshare.com/v/83025491/file.html
BETİMLEYİCİ ANLATIM, BETİMLEME ÇEŞİTLERİ.pptx
http://www1.zippyshare.com/v/73955492/file.html
ADILLAR(ZAMİRLER).pptx
http://www16.zippyshare.com/v/34341913/file.html
İSLAMİ DÖNEM İLK YAZILI ÜRÜNLER.pptx
http://www73.zippyshare.com/v/51437475/file.html
Öyküleyici Anlatım.pptx
http://www17.zippyshare.com/v/91114722/file.html
ADLAR VE AD TÜRLERİ.pptx
http://www48.zippyshare.com/v/77975755/file.html
LİRİK ANLATIM.pptx
http://www24.zippyshare.com/v/98304021/file.html
Orhun_Abideleri.pps
http://www51.zippyshare.com/v/10981800/file.html
http://www11.zippyshare.com/v/36565667/file.html
Orhun Abideleri.docx
http://www64.zippyshare.com/v/83025491/file.html
BETİMLEYİCİ ANLATIM, BETİMLEME ÇEŞİTLERİ.pptx
http://www1.zippyshare.com/v/73955492/file.html
ADILLAR(ZAMİRLER).pptx
http://www16.zippyshare.com/v/34341913/file.html
İSLAMİ DÖNEM İLK YAZILI ÜRÜNLER.pptx
http://www73.zippyshare.com/v/51437475/file.html
Öyküleyici Anlatım.pptx
http://www17.zippyshare.com/v/91114722/file.html
ADLAR VE AD TÜRLERİ.pptx
http://www48.zippyshare.com/v/77975755/file.html
LİRİK ANLATIM.pptx
http://www24.zippyshare.com/v/98304021/file.html
Orhun_Abideleri.pps
http://www51.zippyshare.com/v/10981800/file.html
SÖZCÜK TÜRLERİ TESTİ
sözcük türleri test.docx
http://www16.zippyshare.com/v/99193854/file.html
http://www16.zippyshare.com/v/99193854/file.html
PRATİK DİL VE ANLATIM BİLGİLERİ
1.Sözcüğün türü, görevi, işlevi, çeşidi sorulursa sözcüğün isim mi, zarf
mı, sıfat mı, zamir mi , edat mı? olduğuna bakılacağını;
2.Sıfatların isimleri, zarfların genellikle fiilleri nitelediğini
(güzel kız: sıfat; güzel konuş: zarf );
3.Sıfatların mutlaka ilgili olduğu isimden önce gelmesi gerektiğini ( kötü
insan: sıfat);
4.Niteleme sıfatlarının önündeki isim düşerse sıfatın adlaşmış sıfat
olduğunu ( kötü (insanlarla) lerle arkadaşlık yapmayın: adlaşmış sıfat)
5.Yüklemi ekeylem almış fiilimsiden oluşan cümlelerin isim cümlesi olduğunu
(Tek amacım, sizleri gelecekte iyi yerlerde görmektir.)
6.İsmin –e , -de ,-den hal ekleriyle biten öğelerin genellikle dolaylı
tümleç olduğunu, ismin –i haliyle biten öğenin her zaman belirtili nesne
olduğunu, 3. tekil iyelik ekiyle ( -(s) i) biten öğenin özne olduğunu ( yolda
gördüm: dt ) (bahçeyi gezdim: b.n) (babası geldi: öz.)Dikkat!! Tabii ki her
sakallı dedeniz değildir. Akşama görüşürüz. cümlesinde ismin yönelme hali zarf
tümleci yapmıştır.
7. –den ekiyle biten öğe cümleye bir sebep anlamı katarsa o öğenin zarf
tümleci olduğunu (hastalandığından gelemedi: zt);
8.-de ve –den çekim eklerinin sıfat tamlaması kurduklarında yapım eki
özelliğini kazandığını (sıradan insanlar, candan arkadaşım, gözde öğrenci:
önündeki isme “nasıl” sorusunu yöneltebiliyoruz öyleyse altı çizili ekler sıfat
yapmıştır ve bu yüzden artık yapım ekidir.);
9.İyelik eklerinin bir ismin sonuna gelerek onun kime ait olduğunu
bildirdiğini, iyelik eklerini daha kolay bulabilmek için ismin başına “benim,
senin, onun, bizim, sizin, onların” getirebileceğimizi (kitabım, yavrusu…);
10.İyelik eki almış bir isimin başında iyelik zamiri (benim, senin,onun…)
kullanılmamışsa bunların tamamının “tamlayanı düşmüş isim tamlaması” olduğunu
(pantolonum,annesi,sevgilim…) ;(İyelik ekleri isimlere getirilir, unutmayın.)
11. Her – im ekinin aynı ek olmadığını
(* telefonum nerede? :1.tekil iyelik eki “benim telefonum”,
*çok iyiyim: ekfiilin geniş zamanı; çünkü isme gelmiş ve onu yüklem
yapmıştır,
*bizim çocuklarımız: tamlayan eki,(aynı zamanda iyelik grubu)
*ölümden korkma: fiilden isim yapım eki
*yanına geleceğim: Şahıs ekidir, bütün şahıs ekleri mutlaka kip ekinden
sonra gelir);
12.İsim (ad) tamlamalarında ilk sözcüğe tamlayan ikinci sözcüğe tamlanan
dendiğini (yüreğinin sesi ) ;İsim tamlamalarında tamlanan ekinin mutlaka
bulunması gerektiğini, tamlayan ekinin ise sadece belirtili ad tamlamalarında
tamlayanın kelimeye ekleneceğini, (Yüreğim-in ses-i, saatim-in kordon-u gibi)
13. İsim tamlamalarında tamlayanla tamlananların yer değiştirebileceğini (ortasındayız
dünyanın);
14.Belirtili isim tamlamalarında her iki unsurun da ek aldığını ve
tamlanana “neyin, kimin” sorularını yöneltebildiğimizi (bahçenin kapısı: neyin
kapısı)
Belirtisiz isim tamlamalarında sadece tamlananın 3.tekil kişi iyelik eki
aldığını tamlayanın hiçbir ek almadığını ve hem daha kolay bulabilmek hem de
sıfat tamlamalarıyla karıştırmamak için tamlanana “ne” sorusunu sorduğumuzu
(bahçe kapısı: ne kapısı?);
15.Belirtili ad tamlamalarında araya sıfatların girebileceğini ya da
tamlayanın sıfatlarla nitelenebileceğini (Sütçü İmam’ın kahraman torunları );
16. –İn tamlayan ekinin yerine bazen –den ekinin de kullanılabileceğini
(aşağıdakilerden hangisi…);
17.Takısız isim tamlamalarında iki unsurun da ek almadığını
tamlananın neye benzediğini ya da neyden yapıldığını, ayrıca sıfat
tamlamalarıyla karıştırmamak için araya “den” ya da “gibi” getirmemiz
gerektiğini (altın (dan) yüzük ,ipek (gibi) saç )
Takısız isim tamlamalarıyla niteleme sıfatlarını birbiriyle karıştırmayın,
niteleme sıfatlarının arasına “gibi” “den” getiremezsiniz. (yorgun adam
ıfat tamlaması );
18.Bir sıfatın birden çok adı niteleyebileceğini (yeni ev ve araba );
19.Bir ismin birden çok sıfatının olabileceğini (zeki, çalışkan, dürüst ,
bir öğrenciydi);
20.Kurallı birleşik sıfatların , -lı, -li eki almış sıfat tamlamalarının
ismi nitelemesiyle ve sıfat tamlamasında isimle sıfatın yer değiştirmesi ve
isme getirilen 3. t.k. iyelik ekini almış söz grubunun ismi nitelemesiyle
oluştuğunu (uzun saç: sf. Tm. ~ uzun saçlı erkek : birleşik sıfat ; bozuk yol:
sf. Tm. ~ yolu bozuk köy :birleşik sıfat );
21.Belirtisiz isim tamlamalarının da sıfat olarak kullanılabileceğini (altın
sarısı saç );
22. Zamirlerle de isim tamlaması kurulabileceğini (benim üniversitelerim,
senin dünyan, kendi insanlarımız, kimin nesi)Bu tür tamlamalar iyelik grubu
sayılır.
23. Geçişli fiillerin yani neyi, kimi sorularını yöneltebildiğimiz fiillerin
kılış fiili (atmak, delmek, açmak),
Bir hareket bildiren, geçişsiz olan ve hareketin kişinin kendi isteğiyle
gerçekleştiğini ifade eden fiillere durum fiili (yürümek, güldü, oturmuş)
Bir hareket bildirmeyen, eylemin kişinin kendi isteği dışında gerçekleştiğini
ifade eden ve geçişsiz olan fiillere oluş fiili (kararmak,
sararmak,solmak,büyümek)dendiğini ;
24.Fiil kiplerinin haber kipleri (-di, -miş,-yor, -ecek , -ar,-mez)
ve dilek kipleri (-ayım, -alım, -a ,-malı, emir ekleri) olmak üzere ikiye ayrıldığını;
25.Basit zamanlı fiillerin tek; birleşik zamanlı fiillerin iki kip eki
aldığını (gelmiş: basit zamanlı ~ gelmişti: birleşik zamanlı)
26.Bir fiil birleşik zamanlı ise orada mutlaka bir ekfiilin olduğunu
(çalışmalıymışım ~çalışmalı imişim);
27.Bir cümlede eğer isim soylu bir sözcük yüklem olmuşsa orada mutlaka bir
ekfiilin olduğunu (sınıf temizmiş, her şeyim sensin, bu yaptıklarım senin
içindi, o da iyidir.);
28. Fiil çatısı denince, fiillerin özne ve nesneye göre aldığı durumun
sorulduğunu;
29.Öznesine göre fiil çatısının etken, edilgen, dönüşlü, işteş olarak dört
grupta incelendiğini;
30.Bir fiilin edilgen olabilmesi için mutlaka –l ,-n çatı eklerini alması
gerektiğini ve öznesinin (eylemi yapanın) belli olmaması gerektiğini (Sokaklar
temizle-n-di) (kim tarafından temizlendi? Cevap yok)
31.Bir fiil edilgen çatılı ise öznesi mutlaka sözde öznedir. (çaylar
içi-l-di ) (çaylar özde öznedir)
32.Bir fiilin dönüşlü olabilmesi için –l, -n çatı eklerinden birini alması,
öznenin belli olması ve kendi kendine olma anlamı vermesi gerektiğini (kadın
aynanın karşısında süsle-n-di ) (kadın: gerçek özne)
33.Bir fiilin işteş çatılı olabilmesi için “–iş” çatı ekini mutlaka alması,
öznenin en az iki kişi olması ve eylemin birlikte ya da karşılıklı yapılma
anlamı vermesi gerektiğini (çocuklar döv-üş-tü: karşılıklı ~ kadınlar
gül-üş-tü: birlikte);
34.Etken fiillerin öznesinin belli olduğunu yani öznesinin gerçek olduğunu
ve –l , -n ,-ş çatı eklerinden birini almaması gerektiğini ( çocukları dövdü)
35.Fiillerin nesnesine göre “geçişli, geçişsiz, oldurgan, ettirgen”
olduğunu,
36.Bir fiillin başına “onu” zamirini getirebiliyorsak o fiilin geçişli,
getiremiyorsak geçişsiz olduğunu (“ sevdi” geçişli bir fiildir; çünkü “onu
sevdi” diyebiliriz.) (“oturdu” geçişsiz bir fiildir çünkü “onu oturdu”
diyemiyoruz. Yani geçişliler nesne alabilirken geçişsizler alamıyor);
37.Geçişsiz bir fiilin –r , -t ,-tır ekleriyle geçişli yapılabileceğini ve
geçişsizken geçişli yapılan bu fiillere oldurgan fiil dendiğini (adamı
öl-dür-dü)
38.Geçişli fiillerin –t, -tır, -r ekleriyle yeniden geçişli yapılarak
geçişlilik derecesinin artırılabileceğini ve bu tür fiillere “ettirgen” çatılı
fiiller dendiğini(Bir de kitap al-dır-dı. );
39. Sıfatfiil, zarf fiil ve isimfiil eklerinin üçüne birden
fiilimsi(eylemsi) dendiğini (sıfatfiil ekleri: an-ası-mez-ar-dik – ecek -miş)
(zarffiil ekleri:-arak, -ıp ,-madan, -ınca, -dıkça ,-dığında…)
(isim-fiil ekler:- ma,-ma ,-ış-ış,-uş, üş,-mak,-mek) ;
40. Her -acak, -mez , -ar ,-miş eklerinin sıfat fiil olmadığını, sıfatfiil
olabilmesi için genellikle sıfat tamlaması kurması gerektiğini, söz konusu
ekler eğer temel cümlede fiili yüklem yapmışsa zaman ekleri olduğunu ( geçmiş
günleri yad ettik sıfat fiil eki) (günler ne çabuk geçmiş: geçmiş zaman
eki)
41.Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümle olduğunu (bir
gülüşün ölmem için yetecek: iki fiilimsi eki olduğu için iki yan cümle
vardır.);
42.Bir cümlede eğer fiilimsi varsa o cümlenin girişik birleşik bir cümle
olduğunu ve cümle yapısına göre sorulursa önce şıklarda fiilimsi olup
olmadığına bakacağımızı
(gülerek yanıma geldi: girişik birleşik bir cümledir; çünkü
–erek fiilimsisi ekini almıştır );
43. Birleşik fiillerin iki fiilin birleşmesinden ( öpüver , bakakaldı,
yapabildi…), bir isimle bir yardımcı fiilin birleşmesinden ( mutlu olmak, fark
etmek, emretmek, etkili kılmak…) ya da deyimin cümlede yüklem olmasıyla
(baltayı taşa vurdu) oluştuğunu ;
44.Fiil kipinde anlam kaymasının bir zaman ekinin ya da dilek kipinin bir
başka zaman eki ya da dilek kipi yerine kullanılması olduğunu ( Sabahları
yürüyorum (yürürüm) ,Nasrettin hoca eşeğe ters biner (binmiş) );
45.Yapım eki almamış sözcüklerin basit (geldi, çaylar ,seviyorum..), yapım
eki almış sözcüklerin türemiş ( taşlık, ışık, sevgi…) olduğunu ;
46.Yapım eklerinin sözcüğün anlamını ve türünü değiştirdiğini (uç-ak ,
göz-lük, çiz-gi );
47.Çekim eklerinin sözcüğün anlamını ve türünü değiştirmediğini, adlara
gelen çekim eklerinin durum ekleri, iyelik ekleri, çoğul eki, tamlayan eki;
fiile gelen çekim eklerinin ise kip ve şahıs ekleri olduğunu;
48.İkili kökün (ortak kök, kökteş) anlam değişikliği olmadan hem isim, hem
fiil kökü olarak kullanılabilen kökler olduğunu (Boya aldım: isim) (evi
boyamış: fiil ), “Ortak köklü” sözcüklerle “sesteş, eşsesli” sözcüklerin farklı
olduğunu, sesteş sözcükler arasındaki ses benzerliğinin tesadüfî olduğunu ve
aralarında hiçbir anlamsal bağ olmadığını oysa ortak köklü sözcüklerde anlamsal
bağ olduğunu ( Gül: “Gül.” dedi bülbüle: Bu cümlede geçen ilk “gül” sözcüğü
isimdir, ikincisi ise fiildir; dikkat ettiyseniz aralarında hiçbir anlamsal bağ
yok, öyleyse bunlar sesteş) ;
48.İkilemelerin ve edat öbeklerinin de sıfat, zarf, isim olarak kullanılabileceğini ( çocuk gibi
ağlıyordu: edat öbeği zarftır.
Deste deste para: ikileme sıfat görevindedir);
49.Cümle öğelerine ayrılırken önce yüklemin tam ve doğru olarak bulunması
ve hemen ardından yükleme “kim, ne” sorularını yönelterek öznenin bulunması
gerektiğini, özne bulunmadan nesnenin bulunmaması gerektiğini;
50.Cümlenin öğeleri bulunurken isim tamlamalarının, sıfat tamlamalarının,
deyimlerin, ikilemelerin, birleşik sözcüklerin bölünemeyeceğini ;
51. Anlatım bozukluğu sorularında;
a) Cümlenin dil bilgisi kurallarına uygun olup olmadığına,
b)Ortak öğelerden kaynaklanan bir yanlışlığın olup olmadığına,
c)Tamlama yanlışlarına,
d)Yan cümlenin yüklemi ile asıl yüklemin çatı uyumuna,
e)Sözcüğün cümlede doğru yerde kullanılıp kullanılmadığına,
f)Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılıp kullanılmadığına,
g)Sözcükler ya da düşünceler arasındaki anlam çelişkisine,
h)Cümlenin duru, akıcı, açık olup olmadığına ve gereksiz sözcük olup olmadığına,
i)Özne- yüklem uyumuna bakılacağını;
52.Duru cümlenin içinde gereksiz sözcük bulunmayan cümle olduğunu
53.Akıcı cümlenin kolay okunur, anlaşılır bir cümle olduğunu
54.Yalın cümlenin söz sanatlarından arınmış cümle olduğunu
55.Ara sözlerin iki virgül, iki kısa çizgi ya da iki parantez arasında
söylenen açıklama niteliğinde bir söz olduğunu ve ara sözün cümleden
çıkartıldığında cümlenin anlamının bozulmadığını (Ayşe, evin en büyük olanı,
dün gelin oldu.);
56.Ara sözün görevi sorulduğunda aslında cümlenin hangi öğesini
oluşturduğunun sorulduğu (Yukarıdaki cümlede ara söz özne görevindedir.);
57.Eksiltili cümlenin yüklemi söylenmemiş cümle olduğunu (Karşımıza
birdenbire çıkıveren bir deniz…);
58.Cümlenin kuruluşuna (dizilişine) göre ya kurallı (düz) ya da kuralsız
(devrik) olduğunu, yüklemi sondaysa kurallı, sonda değilse devrik olduğunu
(Yarın size geleceğim: kurallı)
(Yarın geleceğim size: devrik)
59. Bir cümlenin yükleminde, “-me, -ma, -mez, -maz, -sız, -siz ekleri ya da
“yok” , “değil” sözcükler varsa o cümlenin olumsuz bir cümle olduğunu ;
60.Sözcüklerin yanlış yazılmasının, sözcüklere getirilen eklerin yanlış
olmasının yazım yanlışı olduğunu;
61.Özel isimlerin hepsinin büyük harfle başlaması gerektiği; aksi taktirde
bir yazım yanlışlığı yapılmış olacağını (Yaban, Milliyet gazetesi, Karabaş,
Meydan Mahallesi ,Kenan)
62. “f,s,t,k,ç,ş,h,p” sert ünsüzleriyle biten bir sözcüğe “c,d,g” yumuşak
ünsüzüyle başlayan bir ek getirildiğinde bu ünsüzler eğer “ç , t ,k” ye
dönüştürülmezse orada bir yazım yanlışı yapılmış olacağını ve bu dönüşümden
sonraki ses olayına ünsüz benzeşmesi (sertleşmesi) dendiğini (kitapcı :yanlış
~kitapçı: doğru ve aynı zamanda bir ünsüz benzeşmesi vardır)
63. “p,ç,t,k” sert ünsüzlerle biten kelimelere ünlüyle başlayan bir ek
getirildiğinde bu ünsüzlerin yumuşadığını buna da ünsüz yumuşaması dendiğini, özel
isimlerde bu yumuşamanın olmadığını ( ağaç –ı ~ ağacı , Zonguldak’ı )
64. Özel adlara , sayılara, kısaltmalara getirilen çekim eklerinin kesme
işaretiyle ayrılması gerektiğini ;aksi taktirde bir yazım yanlışlığı yapılmış
olacağını (Ayşe’yi ,TDK’nin,5’te)
65. Bağlaç olan “de ,da” nın ayrı yazıldığını ,kesinlikle “te,ta” biçimi
olmadığını, cümleden çıkartıp cümleyi yeniden okuduğumuzda cümlenin yapısının
bozulmadığını (Sana kitap da alacağım.) ;
66. Özel isimden sonra gelen “de ,da” bağlacının kesinlikle kesme
işaretiyle ayrılmayacağını( sizinle Ahmet de gelecekti.);
67. “ki”nin çekimli bir fiilden sonra geliyorsa bağlaç olduğunu ve mutlaka
ayrı yazılması gerektiğini (duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini)
68. “ki” eklendiği isimi sıfat yapmışsa yani önündeki isme
“ hangi” sorusunu yöneltebiliyorsak o -ki’nin sıfat yapan
“-ki” olduğunu, sıfat yapan –ki’lerin genellikle –“da ,-de” ekinden sonra
geldiğini ve bitişik yazıldığını (duvardaki resim: hangi resim ; üzerindeki
elbise :hangi elbise? );
69. “ki” eğer bir ismin yerini tutmuşsa ve “ki” den sonra “ler” çokluk
ekini getirebiliyorsak o “ki”nin ilgi zamiri olduğunu ve bitişik yazılması
gerektiğini (Seninki geliyor ~ Seninkiler geliyor );
70. “mi” soru edatının her zaman ayrı yazıldığını ,hangi ögeden sonra
geliyorsa o ögeyi buldurmaya yönelik olduğunu
,- ma ,-me olumsuzluk ekinin darlaşmış biçimiyle karıştırmamak gerektiğini
(Siz mi geleceksiniz? oru ekidir ve özneden sonra geldiği için özneyi
buldurmaya yöneliktir.)
(Beni niçin dinlemiyor? :Burada –me olumsuzluk ekinin darlaşmış biçimidir
ve bitişik yazılmalıdır.)
71.Büyük ünlü uyumuna “kalınlık –incelik uyumu” , küçük ünlü uyumuna ise
“düzlük –yuvarlaklık uyumu” dendiğini ;
72.İçinde cümleyi kuran kişinin yorumu ,beğenisi olmayan, herkesçe kabul
edilen yargıların “nesnel” ; kişinin kendi beğenisini, yorumunu dile getiren ve
kanıtlanamayan yargılara ise “öznel” dendiğini (Dünyanın en uzun nehri Nil
nehridir :Nesnel ) (Nil’i seyretmeye doyum olmaz :öznel )
73.Bir sanatçının anlatım biçimiyle ilgili cümlelere üslup cümlesi
dendiğini (Yazar, bu romanında uzun cümleler kullanmış, yöre insanının konuşma
dilinden yararlanmıştır.);
74. “Dolaylı anlatım”la “dolaylama” nın farklı kavramlar olduğunu;
75.Birinin cümlesini hiç değiştirmeden kendi cümlemiz içinde aktarmaya
“doğrudan anlatım” ,birinin sözünü kendi cümlemiz içinde eriterek, az çok
değiştirerek vermeye “dolaylı anlatım” dendiğini (Öğretmenim:“Bu olmamış.”
dedi. :doğrudan anlatım) (Öğretmenim bunun olmadığını söyledi.
dolaylı anlatım ),
76.Tek bir sözcükle anlatılabilecek bir sözcüğün birden çok sözcükle
anlatılmasına “dolaylama” dendiğini (Bu yıl bacasız sanayinin yüzleri
güldüreceği söyleniyor :Turizm kastedilmiş)
77.“İçin” edatının “-mek için” şeklinde kullanıldığında “amaç- sonuç” ;
“-dığı için” şeklinde kullanıldığında “ neden – sonuç” bildirdiğini (seni
görmek için geldim: amaç-sonuç)
(çalışmadığı için kazanamadı: neden- sonuç);
78.Belgisiz zamir ve sıfatların iki sözcükten oluştuğu durumlarda bitişik
yazılması gerektiğini (birkaç insan, biraz sevgi, birtakım medya…);
79. “Etmek, olmak” yardımcı fiilleriyle oluşmuş birleşik fiillerde isim
unsurunda bir ünlü düşmesi ya da ünsüz türemesi olmuşsa bitişik, olmamışsa ayrı
yazılması gerektiğini
(reddetmek ,emretmek ,terk etmek);
80.Birleşik fiillerde isim unsuru tek başına kullanılamıyorsa düşüm olmasa
dahi bitişik yazılması gerektiğini (defetmek,defol, vazgeçmek …);
( Not: Bu yazıyı edebiyatogretmeni.net dışında başka bir yerde okuyorsanız
bilin ki edebiyatogretmeni.net’ten alınmıştır.)
81.Ünlü daralması sorulunca önce –yor ekini arayacağımızı kelimeden –yor’u
çıkartınca daralma olup olmadığını anlayabileceğimizi, daralma olabilmesi için
mutlaka –yor
ekinin olması gerektiği ;ancak her –yor ekinin olduğu yerde daralma
olmayabileceğini (bekliyor ~ bekle-yor :ünlü daralması var) ( seviyor ~sev-iyor
:daralma yok );
82.Dilimizde sadece “de-” ve “-ye” fiillerinde -yor eki olmadan da daralma
olabileceğini. (diye ,yiyecek);
83.Virgül ve noktalı virgülden sonra gelen sözcüklerin –özel isim değilse-
küçük harfle, diğer noktalama işaretlerinden sonra gelen sözcüklerin büyük
harfle başlaması gerektiğini (Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi
öğrendik;ancak çok basit bir sanatı unuttuk:İnsanca yaşamayı…)
84.Sıfat ve isim tamlamalarında tamlayanla tamlananın arasına virgül
getirmenin bir noktalama yanlışlığı olduğunu;
85.-ip, -ıp, -up, -üp bağfiil (zarf fiil) ekini almış fiillerden sonra
virgül getirilemeyeceğini (kitaplarını alıp çıktı) ;
86. “ Mademki, halbuki, sanki, oysaki” sözcüklerinden sonra gelen “ki”lerin
bağlaç olduğu halde kalıplaştığı için bitişik yazılması gerektiğini ;
87. Dilimizde üç ayrı türde “o” sözcüğünün olduğunu;
88.“O” sözcüğü , bir ismin önüne gelir ve önündeki isme “hangi” sorusunu
yöneltebilirsek buradaki “o” nun işaret sıfatı olduğunu ( o insanlarla
konuşma)( hangi insanlar?)
89. “O” sözcüğünden sonra –lar ekini getirebiliyorsak buradaki “o”nun zamir
olduğunu, bu zamirin eğer bir insanın yerini tutarsa “şahıs zamiri” ,insan dışı
bir varlığın yerini tutarsa “işaret zamiri” olduğunu (Onlar mı söyledi?: şahıs
zamiri) (o çok acı olmuş. :işaret zamiri)
90. “Niçin” sözcüğünün her zaman soru zarfı olduğunu, niçin anlamında
kullanılan “ne, neden, niye, ne diye” sözcüklerinin de soru zarfı olduğunu ;
91. Türkçede soru zarfı , soru zamiri, soru sıfatı ve bağlaç olmak üzere
dört çeşit “ne” olduğunu,
a) “ne” sözcüğü “niçin” anlamında kullanılmışsa soru zarfıdır. ( Yüzüme ne
bakıp duruyorsun?)
b)Önündeki ismi belirtmişse, yani önündeki isme “hangi” sorusunu
yöneltebiliyorsak “soru sıfatıdır.” (Ne tür romanlardan hoşlanırsın?) (hangi
tür)
c)Bir ismin yerini tutmuşsa yani “ne” den sonra “ler” ekini
getirebiliyorsak “soru zamiridir.” (Bana ne(ler) aldın?)
d)Bağlaç olan “ne” ise sözcük ya da sözcük gruplarını birbirine bağlar
,“ne…ne” olarak kullanılabilir, cümleye olumsuzluk anlamı katar. (Ne ders
çalışıyor ne okula gidiyor)
Not:Bir cümlede “ne… ne” bağlacı kullanılmışsa yüklem olumsuzluk eki
almamalıdır; aksi taktirde bir anlatım bozukluğu yapılmış olur.;
92. “En” sözcüğünün birkaç istisnası dışında cümlede her zaman zarf
olduğunu; (İçimizden en adamı oydu: burada “en” sıfattır.) (en güzel şarkıyı o
söylerdi:burada “en” sıfatın zarfıdır);
93.Cümledeki yargı sayısının, çekimli eylemlerin, eylemsilerin ve ekeylem
alarak yüklem olmuş ad soylu sözcüklerin toplamı olduğunu (Bir şiir istersin
içinde benzetmeler olan, kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok) (bu dizelerde altı çizili sözcük ya da sözcükler birer
yargıdır dolayısıyla burada toplam altı yargı vardır);
94. “Betimlemenin (tasvir etme)”, gözlemlerin okurun gözü önünde canlanacak
biçimde olması gerektiğini, bu anlatım biçiminde niteleme sıfatlarının, durum
zarflarının çokça kullanıldığını,bir yerin ya da bir kişinin genellikle dış
görünüşünün anlatıldığını,hareketin olmadığını, kısaca betimlemenin sözcüklerle
resim çizme işi olduğunu
(Adamın üzerinde açık mavi bir pardösü vardı.Kirli ve biraz da eski bu pardösünün
üzerindeki açık kırmızı ve temiz atkı bir çelişki gibi görünüyordu.)
95. “Öykülemede” ise bir olay, bir hareket olduğunu
(Öğretmen sınıfa girdi, defteri imzaladı, yerinden kalkarak dersi anlatmaya
başladı….);
96. “Açıklamada” yazarın asıl amacının okuyucuyu bilgi sahibi yapmak
olduğunu
97. “Tartışmada” ise yazarın okuyucunun var olan bilgilerini değiştirmeye çalıştığını,
kökleşmiş bir düşünceye karşı çıktığını ve okuyucuya kendi düşüncesini kabul
ettirmeye çalıştığını (Bizde şiir kesinlikle çevrilemez görüşü hâkimdir. Bugün
gidin yazın alanında gelişmiş toplumların yazın tarihine bakın, sanatçıların
önce bu işe çeviriyle başladığını görürsünüz ayrıca orijinalinden daha güzel
çevirileri göreceksiniz orada. Bu da şiirin çevrilebileceğinin bir kanıtı değil
midir? )
98. “Örnekleme” nin sözü edilen soyut bir düşüncenin kafamızda daha iyi canlanması,
somutlaştırılması için başvurulan bir düşünceyi geliştirme yöntemi olduğunu;
99. Tanık göstermenin (alıntı yapma) ise yazarın düşüncesini daha inandırıcı
kılmak için sözünü ettiği konuda, alanında uzman birinin sözünü tırnak
içerisinde olduğu gibi alma olduğunu
Düşlerinin peşlerinden yılmadan koşanlara başarılar dilerim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)